Bir iyileşme öyküsü : SO-WON (소원)
BİR İYİLEŞME ÖYKÜSÜ: SO-WON (소원)
2013 yılında gösterime girmiş, gerçek hayattan uyarlandığı bilinen bir dram filmi “HOPE”. So-won 8 yaşında bir kız çocuğu, okula gittiği yağmurlu bir günde alkollü bir adamın tecavüzünden hayatta kalan bir kız çocuğu. İsminin anlamı: “umut”. Film de adını buradan alıyor zaten. Filmin iki afişi var. Birinde So-won sarı şemsiyesi ile görünüyor diğerinde anne babasıyla mutlu bir şekilde kameralara gülümsüyor. Birbirinden farklı duygular uyandıran bu kadar farklı afiş olmaz. Sarı şemsiyenin hikayesi ayrı üzüyor, ailenin mutlu yüzü ayrı.
Film, gerçek hayat öyküsü olduğunu bilmeden izlediğimde bile oldukça etkileyiciydi. Yaşanmış bir olay olduğunu bilmek bir kat daha acı veriyor artık. Filmin IMDB puanı 8.3. Sinema sektörü izleyin izlettirin diyor yani. Ben tekrar izler miyim bu filmi derseniz, izlemeye dayanamam.
Bu kadar drama rağmen neden bu film izlenmeli peki?
Filmi özel yapan şeylerin başında, bu filmin tecavüze uğrayan bir çocuk hakkında değil de hayatta kalan bir çocuk hakkında oluşu geliyor. Üstelik filmde, So-won’un başına gelenleri görmüyoruz ki bu tecavüz sahnesi olan filmlerin pek yapmadığı bir şey. Yine de So-won’un fiziksel olarak ne kadar acı çektiğini hastane sahnelerinden anlıyoruz.
8 yaşında, neşeli, paylaşmayı seven, anne babasıyla iyi ilişkileri olan küçük bir kız çocuğu So-won. Aile sistemi olarak düşündüğümüzde pek çok sorun görebiliyoruz yine de. Eşinin hamile olduğunu anlamayan bir koca, kızlarını sevseler bile onunla ilgilenemeyecek kadar para kazanmaya odaklanmış maddi zorluklar çeken işçi bir baba, çalışan bir anne. Kızlarının yaşadığı olay karşısında adalet sistemine güvenmeye çalışan, bu güvenlerinden dolayı perişan olan bir anne ve baba.
Güney Kore eğitim sistemiyle ülkemize pek benzeyen bir anlayışa sahip diye düşünürken; adalet sistemi de bu filmdeki gibiyse, sadece eğitimimiz benzemiyor ve çocuklar dünyanın birbirinden farklı yerlerinde acı çekmeye devam ediyor diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi. Alkollü olduğu ve ne yaptığını hatırlamadığı gerekçesiyle 12 yıl ceza alan adamın mutlu hali, medyanın So-won’u hikayesini kullanmak isteyişi, mahkemeye katılan So-won ve aile bireyleri için tam bir kaos ortamı. Filmde, adalet sistemini eleştiren en vurucu sahnelerden biri ise, “12 yıl mı? 12 yıl sonra kızım 20 yaşında bile olmuyor” diyen annenin görüntüsü.
“Çocukları oyun iyileştirir.”
Babasını gördüğünde saklanan, kimseyle konuşmayan bir çocuğa dönüşüyor So-won olay sonrası. Babasının dramı biraz da burada başlıyor. Kızına dokunamayan, onunla konuşamayan babanın acısı, “seni koruyamadığımız için özür dilerim” diyen annenin çaresizliği film boyunca hissediliyor. Kızlarına nasıl ulaşıp onu nasıl iyileştireceklerini düşünen ailenin yardımına bir psikolog koşuyor: “Çocukları oyun iyileştirir!”
Bu söz ile birlikte film yön değiştiriyor adeta. Mağdur etiketinden hayatta kalan sıfatını alma mücadelesi başlıyor. Cocomong adlı bir çizgi film karakterini çok seven So-won için, bu karakterin kılığına girip kızıyla ilişki kurmaya başlayan bir baba görüyoruz filmin sonuna kadar.
So-won’un okula birlikte gidip geldiği arkadaşı ise olay sonrası kendisini suçluyor. O gün So-won’u bekleseydi bunların yaşanmayacağına inanıyor. Okullarda krize müdahale çalışmaları yaparken sadece olayı yaşayanla değil de okulun tamamına yönelik çalışma yapmamızın nedeni tam da bu değil mi? Yaşanan şey ne olursa olsun, kendisini suçlayabilen birileri olabilir, sorumluluk hisseden, benzer yaşantıları açığa çıkan..
“İnsanlar benim suçum olduğunu söylüyor, doğru bir şey yaptığımı değil.”
So-won cesur bir çocuk, olay sonrası polisi arayabilecek, kendisini istismar eden adamı yakalatabilecek, mahkemede alınan karar sonrası suçu işleyene saldırmak üzereyken babasını durdurabilecek, okula devam edebilecek cesarete sahip. Elbette üzgün, kafası karışık ve öfkeli de.. İnsanların “bu senin suçundu” demesine anlam veremiyor mesela.. Sarı şemsiyenin dokunaklı hikayesi de burada ele alınıyor. Adamla karşılaştığında hızla oradan uzaklaşmak istemekle; zor durumda, ıslak ve üşümüş birine yardım etmenin doğru olacağını düşünmek arasında kalmak. Bir çocuğun şemsiyesini ıslak ve zor durumda olan biriyle paylaşmasının yanlış bir şey yapmış olmakla eşleşmesi ne acı..
Travmatik yaşantılar sonrası günlük hayata dönmek çok zor. Fiziksel olarak biraz da olsa iyileşen So-won’un okula tekrar devam etmesini ise cocomong kılığında babasının her gün onu takip etmesi kolaylaştırıyor. Filmin en etkileyici sahnelerinden biri de So-won’un kendisini takip edenin babası olduğunu bilmesi ve başlığı çıkarıp olay sonrasında ilk defa babasına bakıp “benim için mi bu kadar terledin?” diye soruşu diyebilirim.
Haftasonu film keyfi yapmak isteyenler için iyi bir seçim olmayabilir ancak bir film izleyip adaleti, çocukları, çocuk haklarını, medyanın kullandığı dili, hayatta kalan çocukla nasıl çalışılırı düşünmek isteyenler için şahane bir film olacaktır.
Keşke sadece film olsaydı..