Sosyal medya anneleri

18.08.2017
932
Sosyal medya anneleri

 

25 milyona yakın çocuğun olduğu ve ailelerin bilinçlendikçe çocukları ile daha fazla ilgilendiklerini biliyoruz. Eskiden çocuklarımızla ilgilenirken en fazla veli toplantılarında, okul çıkışı almaya gittiğimizde, akrabalarımızdan duyduklarımızla ve biraz da yayınlardan takip ettiğimiz kadarıyla çocuklarımızla ilgili adımlar atar, yenilikler yapardık. Eskiden senede belki bir defa Almanya’dan gelen akrabaların çocuklarının oyuncaklarına şaşırırdık ve zaten alamayacağımız için üstünde durmazdık.

Sosyal medya, internet derken şimdi artık sınırsız bir bilgi bombardımanı içindeyiz. Çocuklarla ilgili alanlar gerçekten büyük bir pazar. Şimdi birinde gördüğümüz oyuncağıvekitabı 3 tıkla sipariş verip kapıda ödeyebiliyoruz. Evlerimiz mutlaka okumalıyız dediğimiz kapağı açılmamış aile eğitimi kitapları ile dolu. Çünkü almalısınız diyorlar alıyoruz. En azından alınca yarı yarıya rahatlıyoruz. Belki okuruz diyoruz ama İnternet ortamında yayılan bilginin dozu da gerçekten fazla, özellikle çocuk gelişimi konusunda bilgi bombardımanı bitmiyor. Neden çünkü büyük ticari pazarlar Türkiye’de çocuk başında yıllık ortalama 300tl den fazla para sadece oyuncak için harcanıyor. Mesele edebiyatçı biri çocuklarına yaratıcı etkinlik yapıp bunları sosyal medyada diğer annelerle paylaşarak kitap serileri takvimler çıkartacak kadar bilinen ve büyüyen birine dönüşebiliyor. İyi olduğunu bildiğimiz uzman pedagogları neredeyse hepimiz tanıyoruz. Social mom diye biri binlerce takipçiye psikolog annelik yapabiliyor. Ama alanında uzman olmadığı ortaya çıkıyor.  Burada 2 büyük tehlike ile karşı karşıya kalıyoruz.

  1. Yayılan bilginin dozu ve uygulanabilirliği
  2. Yayılan bilginin doğruluğu ve söyleyenin liyakat düzeyi (bu başlıklar için ayrıca yazı yazacağım)

Yayılan bilginin dozu gerçekten bir ömre, bir anneliğe, bir çocukluğa sığacak gibi değil. Oyunlar etkinlikler Samet in ve sizin ömrünüze ve toplam geçirdiğiniz ortak zamana göre gereğinden fazla. Yeteri kadar yapıyorsanız, yapmadıklarınızdan kendinizi eksik hissetmenize de gerek yok. Öyle ki sosyal medyada bu tür hesaplarda 3 dakika gezintiye çıksanız çocuğunuzla saatlerce yapabilecek etkinlik görüyor ve çocuğunuza nasıl davranmanız gerektiğinin yüzlerce farklı “motto” ları ile karşılaşıyorsunuz. Bu tavsiyelerin birbirleri ile çelişmesi de tuzu biberi oluyor. (biri ödül sistemi kullanın derken diğeri beni ödülle cezalandırma diyor/ Dr. Özgür Polat’ın Beni ödülle cezalandırma kitabı ve eğitimi ile ilgili ayrıca yazı dizisi hazırlıyoruz)

Sakin olun.  Yavaşça geriye yaslanın. Öncelikle bu sosyal medya anneleri çocuklarının tepesinde “yazıcı melek” gibi, onların güzel anlarını çekmeye çalışan fotoğrafçı gibi geziyorlar. Yaptıkları açıkça “çocuk istismarı”. Çocuklarının neşesini, sevimliliklerini, görsellerini kullanarak çocukları üzerinden sosyal tatmin gibi, para gibi, meşhur olma gibi ikincil kazançlar elde ediyorlar. Siz onları çocukları ile kaliteli vakit geçiren anneler olarak görüyor, çocuklarına zaman emek ve para harcayan anneler olarak görüyor ve kendinizi eksik hissediyorsunuz.

Yapılan etkinliklerin çoğu anaokullarında öğretmenler tarafından yapılan etkinlikler, merak etmeyin çocuğunuz bir şeylerden çok da geri kalmıyor. Mesela; zaten aklı başında bütün uzmanlar çocuğa yaşına uygun sorumluluk verilmesi ve ev işlerinde yardımcı olmaları konusunda tavsiyede bulunuyorken, Bu basit gelişimsel bir durumken,  Çocuğunuzla birlikte limonata yaparsanız bardağa su doldurduğunda el göz koordinasyonu gelişir ve bu yazı yazarken gerekli bir beceridir diyen bir sosyal anneye kulak verip limonata yapmanıza gerek yok zaten çocuğun elini ve gözünü aynı anda kullandığı her şey el göz koordinasyonunu geliştirir. Saçını taramak, ok atmak, basket atmak, her hangi bir şeyi bir yere fırlatmak, su içmek bile…

Çocukların özellikle boykot etmeye çalıştığımız ama beceremediğimiz bilmemne kids gibi markalardan yetişkin gibi giydirilmesi de ayrıca bir istismar, markalar da aileler de bu çocuk istismarının ortakları. Çocuklar çocuk gibi giyinmeli. Bunun dışında bu şekilde çocuklarını istismara gebe hale de getiriyorlar. Sosyal medya anneleri de çocuklarını küçük modeller gibi kullanıyor. Çekilen resimler, anne ve çocukların giydikleri kıyafetler modelleri kıskandıracak şekilde.

Her çocuk özeldir. Her durum kendine özgüdür diyoruz. Sonra birinin a ne güzel etkinlikmiş diye paylaştığını bizim “Samet”le yapmaya çalışıyoruz. Ama Samet aynı renk topları aynı renk kovalara doldurmayı sıkıcı buluyor. Ya zaten yaptığı için sıkılıyor ya henüz yapamadığı için ya da gerçekten bu oyunu sevmediği için, o sıra başka bir şey yapmak istediği için, için de için. . Bu sefer Ayşe annemiz insanlar yapınca oluyor benim anneliğimde mi sıkıntı var yoksa Samet’te mi sıkıntı var demeye başlıyor. Çocuğunu sorguluyor, anneliğini sorguluyor. Belki bu oyunu sosyal medyada paylaşan annemizin çocuğu da 2 dakikada sıkıldı ama yeterli poz alındığı için #harikagun #supermom #hergünyenioyun #kalitelizaman #mutluluk #aile #mom bıdı bıdı etiketlerle çoktan paylaştı.

Samet ile geçirdiğiniz toplam vakit belli, çalışıyorsunuz, kalabalık ailede yaşıyorsunuz, imkanlarınız buna yetiyor vs. herkes elinden geleni yapıyor ve biri diğerinden daha iyi diye bir şey yok. Bir sosyal anneye yorum yazılıyor “efendim sizi ilgiyle takip ediyorum ben de çocuğumla aynı şeyleri yapmak istiyorum ama eşim 1800 liraya çalışıyor, kiradayız ve Çorludayız”. Oldu mu şimdi?

Unutmayın bu sosyal medya anneleri kendilerini mükemmel anne olarak gösteriyorlar. Fakat çocuklarının bu konuda ne düşündüğünü bilmiyoruz. Ayrıca çocuklarının sağlıklı gelişim gösterdiklerini de bilmiyoruz. Büyünce nasıl insanlar olacaklarını da.

Zamanı, enerjisi, imkanı ölçüsünde çocuğu ile kaliteli vakit geçiren, onun ihtiyaçlarını gözeten anne iyi annedir.  Takmayın kafanıza. Bir anne bir çocuğa, bir çocukluk döneminde bir annelik yapabilir. Takip ettiğiniz annelerin ya da uzmanların çizdiği tipolojideki annelerin hepsi olamazsınız. O zaman zaten ya tutarsız anne olursunuz ya da mutant anne olursunuz. Siz Samet in annesi olmayı seçin.

Birinci yazımızın Mottosu 🙂

Bilince olsaydı bildiğinde olurdu… yapınca olsaydı yaptığında olurdu…

 

 

Ömer CİMEM
Uzman Psikolojik Danışman
omercimem@gmail.com

 

 

YAZAR BİLGİSİ
Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık(PDR) bölümünden mezun ve öğrencilik yıllarından beri farklı gelişen çocuklarla çalışmaktadır. İstanbul Üniversitesi, Eğitimde Psikolojik Hizmetler yüksek lisans programından mezun olmuştur. Ankara Üniversitesi'nde Özel Eğitim alanında Doktora eğitimine devam etmektedir. Disleksi ve Öğrenme Güçlüğü Derneği İstanbul Eğitim Koordinatörü ve Temsilcisidir. Masal Masal İçinde ve Momo Türkiye eğitim materyallerini üretmiştir. Program geliştirme, test geliştirme, materyal geliştirme çalışmalarına devam etmektedir.
YORUMLAR
  1. Yağmur Cenan Boyacı dedi ki:

    Bir yerde okumuştum “Bırakın, çocuklarınız biraz ‘sıkılsın’…” diyordu. Çocukların sıkılması da lazım, gerçekten, kelimenin tam anlamıyla bazı zamanları boş geçirmesi, kendini duvarlara, halılara bakarken de bulabilmesi lazım. Çünkü yetişkin insanın böyle zamanları oluyor. Çocuk 7/24 bir dakika bile boş geçirmeden sürekli etkinlikle, meşgaleyle zaman geçirirse gerçek can sıkıntılarıyla nasıl başa çıkacak? Ayrıca “Aman çocuğumun canı sıkılmasın.” diye sürekli çocuğa rehberlik edip onu meşgul etmeye çalışmaktansa boşta kaldığında çocuğun bununla kendi başına mücadele edebilmesi, kendini eğlyebilmesi, yeni şeyler denemesi de önemli. Bunu çocuk da başlatabilmeli. Bazen ebeveynlerinin onunla ilgilenmek istemediğini, kendilerine zaman ayırmak istediğini de anlayabilmeli ve onlara hak verebilmeli. Çocukla 7/24 ilgilenmemek, her ilgi ihtiyacında anında orada bitmemek kötü ebeveynlik değildir. Güzel yazı Ömer Hocam eline sağlık…