Sosyal Bilimcilerin Yazma Çilesi – Howard S. Becker

Sosyal Bilimcilerin Yazma Çilesi – Howard S. Becker

Kitap İncelemesi: Howard S. Becker – “Sosyal Bilimcilerin Yazma Çilesi”

Sosyal bilimlerin birçok dalında olduğu gibi PDR öğrencileri de öğrenim hayatının çoğunu ödev hazırlayarak geçirirler. Hatta zaman zaman hocalar sınav yapmak yerine ödev vermeyi tercih ederler. Burada amaç öğrencilerin hem yazıda hem de sözlü olarak dil becerilerini geliştirmektir. Meslek hayatının çoğunu sunum-seminer yaparak, farklı etkinlikler uygulayarak geçirecek bir kişi için sunum ödevleri sınavdan daha önemli görülmektedir.

Yakın zamanda “Keşke daha önce okusaydım,” dediğim bir kitabı bitirdim: Howard S. Becker –Sosyal Bilimcilerin Yazma Çilesi. Herhangi bir yazı türüyle ilgilenen herkesin mutlaka okuması gerektiğini düşündüğüm bu kitap üniversitedeki birçok hoca tarafından ödev olarak da verilmekte.

Kitap, yazma işlemini derinlemesine incelerken aynı zamanda yazarın yaratıcılığını da desteklemeyi ihmal etmiyor. Becker, özellikle lisans ya da üstü öğrencilerin yazarken “Öyle bir çalışma ortaya koymalıyım ki herkes konuyu çok iyi bildiğimi düşünsün, beni uzman zannetsin,” fikrine takılıp ortaya anlaşılması güç metinler çıkarması üzerine değinmiş. Gerçekten de, eğitim hayatımız boyunca bize öğretilen şey bir karmaşık ve nadir kullanılan kelimelerden oluşmuş cümlelerin çok daha fazla şey öğrettiğiydi. Cümleleri satırlar boyunca uzat, aralara artık kullanımda olmayan kelimeler serpiştir, birkaç genel geçer atıf yap ve işte dünyaları vaat eden makalen hazır! Akademik dünyada kabul gören düzenin böyle oluşu birçok başarılı çalışmanın önüne geçmekte. Öğrenciler/akademisyenler biçime o kadar takılıp kalıyor ki insanın ufkunu zenginleştirebilecek bir konu anlam karmaşası yaratmaktan öteye geçemiyor.

Son zamanlarda minimalizm akımının revaçta olduğunu hepimiz biliyoruz. Ev eşyalarında, kıyafetlerde, aksesuarlarda, yiyeceklerde sadeleşme dönemi başlayalı epey oldu. (Gerçi bir obje minimalist adını alınca üç dört kat pahalıya geliyor, ama bu başka bir yazının konusu) Daha ferah bir yaşam alanı elde etmek için sadeleşmeye gittiysek, daha rahat düşünebilmek için de benzer şekilde sadeleşemez miyiz? Kitapta işime en çok yarayacağını düşündüğüm tavsiyelerden biri tam da bu noktaya değiniyor: “Daha az kelimeyle anlatabiliyorsan fazlasını kullanma.” Bir cümle 15 kelimeyle değil de 10 kelime kullanılarak da benzer etkiyi oluşturuyorsa daha fazla kelime kullanmak sadece metni kalabalıklaştıracaktır. Kitaplarımın editörlüğünü yapan Soner hocam da sürekli bunu vurgulardı. Cümlelerin üzerinden teker teker geçer, gereksiz olanları ayıklar, okunması çok zor olan kelimeleri kaldırırdık. Sonunda ortaya daha temiz bir cümle çıkardı ve kelime sayısının az olmasına rağmen vurgusu eskisinden daha kuvvetli olurdu. Daha az kelime, okuyucuya cümle üzerinde daha derin düşünebilme imkanı verir. Uzayıp giden satırlardan, bağlaçlardan, fiilimsilerden dikkati dağılmayan okur ana fikre rahatlıkla odaklanabilir.

Kitabın bir diğer kıymetli tavsiyesi de oluşturulan metinlere her zaman taslak gözüyle bakılabileceği. Bir metin her zaman daha iyiye dönüştürülebilir. Bun yapabilmek için önce yazar zihnindekileri kontrolsüzce yazıya aktarmalı, ardından metnin üzerinde amacına uygun şekilde oynamalıdır. İlk yazılara bitmiş gözüyle bakmak daha derli atoplu bir metin elde edilmesinin önüne geçebilir. Şahsen uygulamakta çok zorlanacağımı düşündüğüm tek tavsiye bu oldu. Bunun sebebi yıllardır kitaplarımı her cümlesine dikkat ederek yazıyor olmam. Yazarken ben buna nasıl olsa dönerim, bu şimdilik böyle dursun düşüncesini taşımadığım için taslak fikri bana epeyce uzak. Ancak, akademik bir metin oluştururken başta her şeyi düzensizce yazıp sonradan düzenlemek zamandan tasarruf etmeyi sağlayacaktır.

Özellikle pandemi zamanında üst üste yığılan ödevlerin altında ezilen, tezine nasıl başlayacağını bilemeyen, çok istemesine rağmen iki cümleyi bir araya getirmeyi başaramayan, hevesle başladığı romanını bir türlü bitiremeyen kişiler için bir başucu kitabı: Sosyal Bilimcilerin Yazma Çilesi. Yazıyla uzaktan yakından herhangi bir ilişkisi olan herkesin birden fazla kez okumasını tavsiye ederim.

YAZAR BİLGİSİ
1996 Sakarya doğumluyum. 2013 yılında Sakarya Anadolu Lisesi, 2017 yılında Sakarya Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünden mezun oldum. 2018'den beri Şanlıurfa'da Psikolojik Danışman/Rehber Öğretmen olarak görev yapıyorum. Aynı zamanda yazarlığa devam ediyorum. 2017 yılında Koruyucu, Üçüncü Yoldaş ve Anahtar adlı roman serim yayımlandı. Fantastik macera konulu üçleme, 12 yaş ve üzeri tüm okurlara hitap etmekte. 2017'den beri çeşitli kurum ve kuruluşlarda, okullarda söyleşi ve imza günlerine katılıyorum Psikolojik romanım Mor henüz basılmadı. Şu sıralar 5. Kitabım olan tarihi macera konulu Elbis'i yazmaktayım.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.