Okumuyoruz, Okumuyorsunuz, Okumuyorlar

07.03.2017
911
Okumuyoruz, Okumuyorsunuz, Okumuyorlar

OKUMUYORUZ, OKUMUYORSUNUZ, OKUMUYORLAR

Bugün bir yazı okudum internette. Okuduklarım hiç de iç açıcı değildi. Japonya’da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25 iken, Türkiye’de ise yılda 12 bin 89 kişiye, 1 kitap düşüyormuş. İngiltere ve Fransa’da toplumun %21’i, Japonya’da %14’ü, ABD’de %12’si düzenli kitap okurken, ülkemizde her 10.000 kişiden 1’i düzenli kitap okuyor. Ve Türk halkı kitap okumaya yılda sadece 6 saat ayırırken, çoğu Afrika ülkesinden (Nijerya, Libya vs.) gerisinde kalıyormuş.

Aslında rakamlar, bazı ülkelerin neden dünyada gelişmiş ülkeler safında ön sıralarda yer aldığını, bizim gibi ülkelerin ise neden geri kaldığını iyi bir şekilde açıklıyor. Okumuyor.. Okumadığımız için düşünmüyor, vizyonumuzu geliştiremiyor ve üretmiyoruz. Maalesef gündelik kısır tartışmalarla ömür dolduruyoruz.

Sık sık neden kitap okumuyoruz diye sormuşumdur kendime? Tarihsel bir geçmişi var mıdır? Varsa nedir diye.. Matbaanın bize geç geldiği için biz geri kaldık. Okumadık deriz. Ben de diyorum geldi de ne oldu? Sonrası önemli.  İbrahim Müteferrika döneminde sadece 48’i dini içerik olmak üzere 50 farklı kitap basılmış. Matbaa o dönem zarar etmiş.  Ucuza mal edilmesine rağmen aydınlar arasında bile rağbet görmemiş, kitap okumak. Hatta Lale Devri bittikten sonra bir süre matbaada kitap basılmamış bu yüzden.  (Bu konuyu merak eden arkadaşlar Erhan AFYONCU’nun Sorularla Osmanlı İmparatorluğu adlı kitabını okuyabilir.) Sözün kısası geçmişte de kitap okumuyormuşuz.

Bir insan neden kitap okuma ihtiyacı duyar peki, niçin kitap okuruz? Cevap olarak: Bilgilenmek, herhangi bir konudaki merakımızı gidermek, hayal gücümüzü geliştirmek,  zaman doldurmak, güzel zaman geçirmek, bakış açımızı değiştirmek, kelime dağarcığımızı artırmak vs..sayabiliriz.

Biz toplum olarak bu ihtiyaçlarımızı gidermek için neler yapıyoruz peki?? Zaman doldurmak için saatlerce televizyon izlemeye doyamıyoruz. Ailemizle ya da arkadaşlarımızla dedikodu yapıyor, telefonda oyun oynuyor, sosyal medyada takılıyoruz. Yılın 365 günden oluştuğunu bulan medeniyeti merak etmek yerine, komşumuzun yeni eşya ne aldığını veya akrabaya kaç altın takıldığını daha çok merak ediyoruz. Halimizden memnunuz. Her şeyi iyi biliyoruz çünkü. Kelime dağarcığımız da kendimizi ifade edecek kadar olsun yeter. Fazlasına ne gerek var sanki? Hayallerimiz bile sınırlı. Ah! bir zengin olsam deniz kenarında bir villa, ayağıma da Ferrari ya da hele bir ev alayım, sonra da arabanın modelini yükseltirim. Yaşlanınca da Bir Mekke’ye uğramak lazımdan öteye gitmiyor. Neden gitsin ki? İnsan gördüğünü hayatına tatbik eder. Bu yüzden ne uzay ilgimizi çekiyor ne de dünya turu.. Sonra da nesiller geçiyor. Dünya değişiyor. Teknoloji ilerliyor. Kitap okuma oranımız ise hiç ama hiç değişmiyor..

Yaşamımda bu toplumda kitap okuma konusunda gözlemlediğim bazı eksiklikleri ve bu eksiklikleri nasıl giderebileceğimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu eksiklikleri tamamladığımızda belki birgün daha çok kitap okuyan bir toplum oluruz.. Kimbilir..

Hatırlıyorum ilkokula başladığımda babam gazete okurken, ben de okuma-yazmaya geçtiğimde gazete okuyacağım derdim. Kişi ailesinde gördüğünü uygularmış. Okuyan ebeveyn, okuyan evlat yetiştirirmiş, nasıl anne-baba olunması gerektiğini öğrendim..

Çocukluğumda ders çalışmaya ve kitap okumaya ilçemde arkadaşlarımla gittiğimiz kütüphanede memur nedense hep aksiydi. Ölümüne kıskanırdı kitapları bizlerden.. İçimizdeki okuma aşkına rağmen bu tutum yüzünden kitap okumak için kütüphaneye gitmekten soğumuştuk. Bunu bizim ilçeye has bir durum olduğunu düşünüyordum. Çoğu ilin gerek il kütüphanesi, gerekse de üniversite kütüphanesi memurlarının çoğunluğunu aynı mantıkta çalıştığını görmem çok uzun sürmedi. Kütüphanelerin yüzü neden soğuk gelir şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Kütüphane çalışanları güleryüzlü olduğu müddetçe, kütüphanelerin yüzü daha sıcak olacak onu fark ettim.

Okul hayatıma devam ettiğim ilçede, lisede edebiyat öğretmenimiz ara ara bizlerden kitap okumamızı istediğinde İlçemde yer alan kırtasiyelerde kitap almaya kalkıştığımda nedense şehir merkezinden %50 daha fazla fiyatla kitap alıyorduk. Kitap pahalıydı. Zor durumda kalmadıkça bu lüks ihtiyacı almamalıydık. Farkında olmadan kırtasiyeler bilinçaltımıza bunu işletmişti.

Bu ülkede özellikle öğrenciler için internetten de alsanız kitap çok pahalı.. Ben orijinal kitap alacağım derseniz, ortalama kitap başına 20 TL’yi gözden çıkaracaksınız demektir. Her hafta bir kitap okuyan bir kişi, yılda 1000 lirayı gözden çıkarmalı bu hesaba göre.

Üniversitede bir arkadaşımla konuştuğumda ben bu yaşıma kadar Cin Aliler dışında bir kitap okumadım dediğini hiç unutmam. Üstelik bunla gurur duyuyordu. Kitap okumadan ÖSS’nin kazanılabildiğini, üstelik üniversiteden mezun olunabildiğini öğrendim.

Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde gerek iş icabı, gerekse de gezi maksadıyla bulundum. Yaptığım ilk işlerden biri kitapçıları gezmektir. İzmir Kordondaki tanıdığım yaşlı bir amcayı saymazsam, kitapçılar maalesef kitap okumuyor, kitap içeriği hakkında size bilgi veremiyorlar. Bir bakkal bile tatmadığı çikolatayı satmazken, kitapçı içeriğini bilmediği kitabın ticaretini yapmaya çalışıyor. Kaç defa yeni kitap okumaya başlayan bir kişiye doğru kitaplar önermekten acizler olduğunu gözlemlemişimdir. Kitapçının kitap okuyanına rastladığında ve sana içeriği hakkında bilgi verdiğinde, o kitabın kokusunu içine çekmeye de, o sohbete de doyum olmuyor onu öğrendim.

Meslekler içerisinde en çok kitap okuması gereken bizler olması gerekirken, kaçımız düzenli olarak kitap okuyor ki? Bir elin beş parmağını geçmez bu sayı. Yedi yıldır bu mesleğin içindeyim. Gözlemliyorum. Okullarda yer alan kitaplar eski, kütüphaneler en kuytu yerlerde.. Sonra öğrenciler kitap okumuyor, neden okusun ki? Toplum böyle çünkü J Biz nasıl nesiller görmek istiyorsak, o şekilde onlara davranmalıyız. Okumalıyız ki okusunlar..

Özetle: Toplum olarak okumuyoruz. Okumuyorsunuz Okumuyorlar..

Ülkemde güzel şeylerde olmuyor değil.. Sosyal medya ortamında tanışan gruplar, gerçek hayatta buluşup (kitap kardeşliği gibi)  bir ay önceden belirledikleri kitaplar hakkında konuşuyorlar. Malatya, Elazığ gibi şehirler, kitap okuma kampanyaları yapıyor. Hemen hemen her şehirde kitap fuarları kuruluyor. Gerek yerli gerekse de yabancı kitap yazarları bu fuarlara davetli olarak gelip, imzalı kitaplarını paylaşıyor. Gerek sivil toplum örgütleri gerekse bazı şirketler, yardıma ihtiyaç duyan okulların kütüphanelerine kitap bağışı yapıyorlar. (İki yıl önce kendi okuluma bu sayede 1800 kitap bağışı alabilmiştim.)  Çevremizdeki okullarda SODES kapsamında z kütüphaneler olmaya başladı. Çalıştığım okulun bağlı bulunduğu belediye; iki yıldır okullara kitaplar gönderdikten sonra o kitapların yazarlarını öğrencilerle buluşturup, kitap okumayı özendiriyor. Üniversite kulüpleri sosyal farkındalığı artırmak için, kafelerde, duraklarda, toplu olarak kitap okuyor. Kitap kafelerin sayısı hızla artıyor. (Yaşadığım şehirde sadece 2 tane). Otobüs duraklarında (Giresun) insanlar otobüsler gelene kadar kitap okusun diye kitaplıklar oluşturuluyor. Kitap aksesuarları (ahşap kitap kutusu, ayraç vs.) geçmişe oranla daha özendirici ve yaratıcı. Sınav sistemlerimizde yer alan sorular bile (özellikle Türkçe dersindeki sorular)  kitap okuyanların rahatlıkla çözebileceği nitelikte. İstediğimiz kitaba ulaşmak ve içeriği hakkında bilgi sahibi olmak internet ortamında bir tık uzaklıkta. Bazı belediyelerin parklarında yer alan konuşan banklar kitap şeklinde ve şiir okuyor.

Bu güzelliklerin artarak devam etmesi tek temennim. Daha çok kitap okuyan bir toplum olmamız özlemi ve dileğiyle ..

 

 

Mustafa TENTİK
Psikolojik Danışman
mtendik@hotmail.com

YAZAR BİLGİSİ
2 yıl özel, 12 yıl devlet olmak üzere toplam 14 yıldır rehber öğretmen olarak okullarda çalışmaktayım. Aldığım Eğitimler: Bilişsel Davranışçı Terapi, Çocuk Merkezli Oyun Terapisi, BDT Temelli Oyun Terapisi, Filial Oyun Terapisi, Terapötik Teknikler, Okul Ortamında Karşılaşılan Davranış Sorunları, Sanat Terapisi, Masal Terapisi, Çözüm Odaklı Kısa Süreli Terapi, Resim Analizi Eğitimi, Enneagram, Sınav Kaygısı, Çocuk ve Ergenlerde Kullanılan Teknikler, Yaşam Becerileri, Psikodrama, Yas Terapi, Duygu Regülasyonu, Şema Terapi.
YORUMLAR
  1. Mustafa Dural dedi ki:

    Türkiyemizde kitap dediğiniz gibi hiç okunmuyor. Kendimden örnek vereyim bende okumuyorum daha doğrusu okuyamıyorum. Türkiyemizde hayat şartları malum eşit değil sabah işe gitmek için 6 da uyanıp iş dönüşü eve gelmem akşam 8i buluyor geriye kalan saatlerde ne yapmam lazım yemek mi yesem sohbetmi etsem yoksa sınavlaramı çalışsam yoksa işte yetiştiremediğim işlerimi takip etsem. Haftanın 6 günü böyle kaldı 1 gün pazar günü bu paraz günü zaten kendi özel işlerimize yetmiyor.

    1. Yağmur Cenan Boyacı dedi ki:

      Mustafa Hocam, ben böyle düşünmüyorum. Belki İskandinav ülkelerinde çalışma saatleri azdır; fakat Japonya’yı ele aldığımızda çalışma koşullarının neredeyse her sektörde oldukça ağır ve mükemmelliyetçi olduğu Japonya’da bile insanlar kitap okumaya vakit buluyor. Onlarda da trafik, ulaşım problemi var, çalışan hakları konusunda sorun yaşayan ülkelerden biri de ayrıca özellikle kadın haklarında. Genç yaşta hem okuyup hem çalışan gençlerin sayısı da oldukça fazla. Bu insanlar bile bizden kat kat daha fazla okuyabiliyor. Okumak bir kültürdür hocam, bizim her akşam üç saat televizyon izlemeye vaktimiz vardır ama iş kitap okumaya gelince yorgun oluruz. Bu anlayış değişmediği sürece herkes günde altı saatten fazla çalışmasa bile okuyan olmaz.

  2. mmerve_58 dedi ki:

    Bu araştırma yapılırken e-kitaplar da dahil edilmiş mi acaba? Ben şahsen yılda 10 taneden fazla orijinal ve basılı kitap almıyorum. Dediğiniz gibi pahalı. Hal böyle olunca internet sınırsız bir kütüphane oluyor. Aldığım kitap yılda 10 tane ama okuduğum kitap yılda 80. Bunu da hesaba katmalılar diye düşünüyorum.