Karantina Bizi Ayırana Dek!

11.12.2020
1.420
Karantina Bizi Ayırana Dek!

Covid-19 pandemisi hayatımıza birçok “havalı” kavram getirdi…

Malum, her birimizin her konuda bilgisi olmasa da fikri var hele ki pandemi döneminde herkes bir konunun uzmanı oldu sanki… Boşanma pandemisi de bu kavramlardan biri olarak karşımıza çıkıyor… Çift terapistleri, avukatlar, gazeteciler ve araştırmacıların son günlerde gündeminde olan önemli konulardan biri haline geldi boşanma meselesi.

Çin’in Wuhan kentindeki karantina bittikten sonra boşanmak için ilgili yerlere başvuru yapan çiftlerin sayısı üzerine yorum yapan birçok kişi oldu ve olmaya da devam edecek. Biz ise konuya farklı bir bakış açısıyla yaklaşmak isitiyoruz. Varılacak limanın adı boşanma ise çiftleri o limana götüren rotada yapılan en temel hataları anımsamaya çalışacağız. Karantina döneminde saklandıkları yerden olanca ihtişamıyla ortaya çıkan bu hatalar “karantina bizi ayırana dek!” dedirtmeden ilişkilerde neler yapılabileceği konusunda bir yol haritası sunmayı planlıyoruz.

Evlenildi. Ya sonra?

Yeşilçam filmlerinde senaryoların temelinde her zaman aynı yol haritası vardır; iki kişi birbirini sever… Çeşitli zorluklar yaşar ama sonunda gökten üç elma düşer ve kavuşurlar; pembe panjurlu evleri olur…

İnsan yaşamının ve toplumsal saatinin neredeyse olmazsa olmazı haline getirilmiştir evlilik kurumu… Bu kurumun yüzyıllardır zaman zaman “felaket” olarak adlandırılabilecek sonuçları olmasına rağmen dünyanın en büyük gönüllü organizasyonu olarak ayakta kalabildiğini, kendisine yatırım yapanların neredeyse yarısını hayal kırıklığına uğratan ve iflas ettiren bir kurum olduğunu, istatistiklere göre birçok ülkede her iki evlilikten birinin boşanmayla sonuçlandığını biliyoruz.

Dr. Gülcan Özer’in dediği gibi; “evlilik bir fantezidir; hayat öykümüze eşlik edecek yareni, bizi kabul buyuracak eşi, insan canlısının makus yalnızlığını öteki yarısında arama fantezisidir. Evlilikler her zaman yeniden tarif edilir, ikinci, üçüncü evlilikler yapılır ve gönüllü organizasyon her zaman sahnedeki yerini korur.”

Evlilik kurumunu karantina döneminde ayakta tutabilecek en kıymetli şey; “geçinmeye gönüllü olmaktır.”

MAHŞERİN DÖRT ATLISI HEP SİZİN EVİNİZDE Mİ?

İlişki araştırmalarına öncülük etmiş; evlilik uyumu ve boşanma başta olmak üzere, duygular, fizyoloji ve iletişim alanlarında yaptığı çalışmalarla dünyaca ünlü bir profesör olan Dr. John Gottman uzun yıllar süren araştırmaları sonucunda ilişkilerin bitmesine yol açabilecek dört temel davranış biçimini ortaya koymuş ve bu davranış biçimlerine “mahşerin dört atlısı” ismini vermiştir.

Aşağılama: Eşlerden birinin kendisini diğerinden üstün görmesi ve dolayısıyla diğerini küçümsemesi durumudur. Aşağılama davranışının yaygın olduğu ilişkilerde çatışma çoğunlukla istenmedik bir sonuç olarak karşımıza çıkar. Aşağılama ifadeleri, doğru iletişim teknikleri ile kolaylıkla çözülebilecek sorunların kar topu misali hızla büyümesine neden olabilir.

Pandemi döneminde mahşerin birinci atlısını temsil eden, evlerden duyulan  bazı cümleler:

“Çok beceriksizsin, herkesin ekmek yaptığı bir dönemde hamuru dahi yapamıyorsun.”

“Ben sana bu filmin güzel olmadığını söylemiştim.”

“Sürekli çekmece toplayıp sürekli dağıtıyorsun. Bu yaptığın tam bir aptallık.”

Mutlu bir ilişkide aşağılama davranışının yerine beklenen davranışlar takdir etme ve saygı duymadır. Benzer problemler farklı şekillerde ifade edildiğinde kişiliğe saldırı olmaktan çıkabilir ve davraşın değişimine yönelik diğer eşe motivasyon sağlayabilir.

“Birçok alanda becerikli olmana rağmen hamur açmak pek sana göre değil sanırım, sen malzemeleri hazırlarsan ben deneyebilirim.”

“Film seçimlerinde güvendiğimiz sinema sitelerinin yorumlarına bakarsak zamanımızı sevmediğimiz bir filme vermemiş oluruz.”

“Zamanın büyük bir kısmını dağıttığımız yerleri toplayarak geçiriyormuşuz. Hızlı davrandığımız için böyle olabilir. Ortak bir düzen kurarsak dağınıklık konusunda sorun yaşamamış oluruz.”

Eleştiri: Eleştiri karaktere ve kişiliğe yönelik olumsuz ifadelerdir. Evlilikte her iki taraf da zaman zaman birbirinin kalesine gol atmak ister ancak her iki kalenin de evliliğe ait olduğu gerçeği çoğunlukla gözden kaçar.

Pandemi döneminde mahşerin ikinci atlısını temsil eden, evlerden duyulan  bazı cümleler:

“Sürekli senin istediğin saatte yemek yiyoruz, ne kadar bencilsin.”

“Bu çocuklar senin gibi evle ilgisizler, hiçbir işe yardım etmiyorlar.”

Çiftler arasında şikayetlerin olması kaçınılmazdır; ancak şikayet ve eleştiri sıklıkla birbirleriyle karıştırılan kavramlardır.  “Sen dili” ifadesiyle eleştiride bulunmak yerine “ben dili” kullanarak kişilerin kendi duygularını ifade ederek konuşması eleştiri girdabının ilişkiyi içine çekmesine engel olur.

 

“Hep senin istediğin saatlerde yemek yediğimizde kendimi önemsiz hissediyorum, lütfen bu konuda daha dikkatli olur musun?”

“Eve karşı ilgisiz olman benim işlerimi daha da arttırıyor ve çocuklarda seni örnek aldıkları için yardıma ihtiyacım olduğunu anlatmakta zorlanıyorum.”

Sürekli Savunma Halinde Olma: Evlilikte kişileri çıkmaz sokaktaymış gibi hissettiren bir diğer davranış biçimi ise çiftlerin karşı tarafı anlamaya çalışmadan sürekli kendini savunmasıdır. Kişinin amacı sadece kendisini savunmaktır bu nedenle karşı tarafın ne dediğini duymaz. Sürekli savunma halinde olan taraf çoğunlukla “sorun bende değil sende” mesajı vermeye çalışırak günümüz konusuna gelene dek tanıştıkları andan itibaren yaşanan tüm sıkıntıları dile getirir. Bu durum neredeyse her tartışmada tekrarlanır. Bahse konu bu kısır döngü, eğer fark edilip çözüm arama yollarına gidilmezse ruhu kapkara edene dek devam eder.

Pandemi döneminde mahşerin üçüncü atlısını temsil eden, evlerden duyulan  bazı cümleler:

“Bana ilgisiz diyorsun ama asıl sen beni gün boyu hiç aramıyorsun.”

“Sen telefona bakarken sorun yok ama ben telefona bakarken hep bir sorun var…”

İlişkilerde her zaman her konuda çözüme ulaşılamaz. Çözüme ulaşılamayacağının kabul edilmesi, çatışma anında sorunun bir kısmının kabul edilmesi ve sorumluluğun paylaşılması evliliğin akıl değil duygu ve istek oyunu olduğunun anımsanmasını sağlar.

“Yoğun bir gündü ve seni aramayı ihmal ettim, senin de aramadığın zamanlar oluyordu. Bir dahakine daha dikkatli olacağım.”

“Bazen telefona kendimi fazla kaptırdığımı kabul ediyorum, bu konuya ikimizin de dikkat etmesi gerekiyor.”

Duvar Örme: Diğer üç davranış biçimine göre duvar örme daha tehlikesiz görünse de aslında ilişkiye en çok zarar veren davranışlardan bir tanesidir. Duvar örme, tartışma sırasında çiftlerden birinin fiziksel ve ruhsal anlamda iletişimi kesmesi ve konuşmamasıdır. Bu davranış biçimi temelinde karşı tarafa “seni önemsemiyorum” mesajı verdiğinden tehlikelidir. Küsmek ya da suskun kalmak bir duvar örme davranışıdır. Duvar örmektense yoğun duyguların sakinleşmesini beklemek ve sonrasında problem hakkında konuşmak ilişkilerde pamuk ipliğine bağlı iletişim hattının kopmamasını sağlar.

Ufak anımsatmalar…

Evlilik zor, evde kalmak zor, evde eş ile beraber kalmak daha da zor… Tüm bunların yanısıra ilişkide yanlış atılarak ahenk bozan adımların yerine sağlıklı iletişim ve etkin çatışma çözme becerilerini içeren adımlar konulursa ilişki dansı çok daha keyifli bir hale gelecektir. Evlilikte yegane meselelerden biri “ben”leri koruyarak “biz”i oluşturabilmektir. Ve unutmayın, Halil Cibran’ın dediği gibi meşe ile çınar birbirlerinin gölgesinde büyüyemezler…

Kaynaklar:

Gottman, J.& Siver, N.(1999).The Seven Principles for Making Marriage Work: A Practical Guide from the Country’s Foremost Relationship Expert.

Özer, G (2016.) Herkes Kendi Hayatının Kahramanı, Doğan Kitap

 

 

YAZAR BİLGİSİ
2004 yılında Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’ ne girmiş, 2010 yılında yüksek onur derecesiyle mezun olmuş ve Prof. Dr. Turhan Oğuzkan ödülüne layık görülmüştür. Üniversite eğitimi sırasında Erasmus programı ile İsveç-Stockholm Üniversite’ sine gitmeye hak kazanarak 6 ay boyunca “Early Childhood Education” alanında eğitim almıştır. Maltepe Üniversitesi Gelişim Psikolojisi tezli yüksek lisans eğitimini 2012 yılında bitirmiştir. 450 saatlik MEB onaylı Aile ve Çift Terapisi eğitimi, Terapötik Kartlar Eğitimi, Kriz Müdahale Eğitimi, Çözüm Odaklı Terapi eğitimi, Mülteci Çocukların Topluma Uyumu Eğitimi, Özel Eğitimde Alternatif Öğretim Teknikleri, Çocuk Değerledirme Testleri, Sanat Terapisinin Erken Çocukluk Döneminde Kullanımı, Çocuk ve Ergenlerle Klinik Görüşme Teknikleri, İhmal ve İstismarda Aile ve Çocuğa Yaklaşım Eğitimi, Proje Döngüsü Yönetimi, Siber Zorbalık Eğitimi, Çocuk ve Ergenlerde Psikiyatrik Rahatsızlıkların Genel Tanımı Eğitimi, Yaratıcı Dramayla Grup Rehberliği Eğitimi, Dikkat Testleri Eğitimi, EMDR 1. düzey eğitimi katıldığı eğitimlerden bazılarıdır. Namık Kemal Üniversitesi´nde Davranış Nörobilimi alanında doktora programını 2022 yılında tamamlayarak "Nörobilim Doktoru" ünvanını alan Bingül Kemiksiz Uzel, farklı mecralarda yazdığı yazılara ek olarak rehberlikservisi.net sitesinde yazarlık faaliyetlerine devam etmektedir.
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.