Sıradan bir elemandan

19.11.2017
1.019
Sıradan bir elemandan

SIRADAN BİR ELEMANDAN…
 
Aylardır, tüm (Seküler) Psikolojik Danışmanların gündeminde, çıktı çıkacak olan yönetmelikle ilgili kulaktan kulağa yayılan söylentiler vardı. Nasıl da kaçmıştı uykuları! Oh olsun (!) du…

Zira, okullardaki toplumsal barışı bozmalarının da üstüne yoktu onların (!). Her biri kendini geliştirmeye adamış; kendine, öğrencilerine ve dolayısı ile vatanına, milletine var gücüyle hizmet etmek; alanındaki bilimsel gelişmeleri takip etmek ve işlerinde bilimsellik, etik gibi meslekleriyle alakalı zırvaları benimsemekte de üstlerine yoktu.
 
Öğrencilerinin; kendilerini tanımalarını, duygularının farkına varmalarını ve duygularını yönetebilmelerini, empatik bireyler olmalarını, kendileriyle ilgili sorumluluk almalarını, kendilerini gerçekleştirebilmelerini, kendileriyle ilgili gerçekçi kararlar almalarını vb. sağlamak adına “laylaylom” işlerle uğraşıyorlardı durmadan.
 
Sonra bir de ailelerin farkındalıklarını nasıl arttırabilirim, “Al bunu sınıftan bir daha getirme!” diyen öğretmenlerin farkındalıklarını nasıl arttırabilirim gibi pek çok boş işlerle de uğraşıyorlardı. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, okul içinde baş gösteren sorunları enine boyuna irdeleyip, sorunların kaynağını tespit etmeye çalışmalar, bu konuda neler yapılabileceği konusunda gece gündüz kafa yormalar, her şeyi okumalar gibi pek çok hadlerini aşan işlere de karışıyorlardı.
 
Taciz, tecavüz gibi vakaaları ortaya çıkarıyorlardı bir de… Tabii, herkesin huzuru bozuluyordu haliyle…
Daha bitmedi… sürekli değişen sınav sistemleri ile ilgili şipşak öğrencileri yeniden bilgilendiriyorlardı, kaygılarını kapsamaya ve onları sakinleştirmeye çalışıyorlardı; bunu yaparken de bir yandan, öğrencilerin geleceği ve ülkenin geleceği adına içten içe kaygılanıyor, öfkeleniyor ve Meb bürokratlarını vizyonsuzlukla suçluyorlardı. Hadsizler (!)!
 
Diğer yandan, diklenmeseler de dik duruyorlardı. Taslak Yönetmeliğe karşı, bu yönetmeliğin eğitimde yaratacağı yıkıma karşı yetkililer onları duymak istemese de fikirlerini, önerilerini ifade etmekten geri kalmıyorlardı. Toplumsal barış giderek daha bir bozuluyordu (!).
 
Sonra, hiç beklenmedik bir zamanda Ulusal Meslek Standartları yayınlandı Resmi Gazetede ve bir havalara girdiler ki, anlatamam… “Psikolojik Danışman” diyeceksiniz bundan böyle, ona göre diye böbürlenmekten alamadılar kendilerini, psi kendini beğenmişler (!) ve o gazla okullarında bütün gün ihtiyaç duyan öğrencilerine psikolojik danışma hizmeti verdiler (ilk defa yapıyormuş gibi(!)). Sanki lambadan bir cin çıkmıştı da, bütün dileklerini gerçekleştirmişti…
 
Daha önce hiç şükretmedikleri kadar şükrettiler o gün “Psikolojik Danışman” olduklarına, hiç dua etmedikleri kadar çok dua ettiler PDR Derneği ve emeği geçenlere… Sekülerdiler seküler olmasına da, dinsiz imansız değillerdi çok şükür (!).
 
Tabii, onların vizyonsuz zannettiği donanımlı Meb bürokratları (!), bu bilgileri ezberlemek yerine bilgilerle oynayan “Psikolojik Danışman”ların haddini bildirmesini bilmez miydi anlamlı bir günde pat diye çıkartacağı bir yönetmelikle! Bak, öyle de oldu… Oh olsun (!)du bu kendini bilmez sekülerlere…
 
Ders, nöbet gibi bir iki yemle meslekleri alınıvermişti ellerinden… Onlar ki, “Psikolojik Rehberlik (!)” ile “Psikolog Kılavuz” nedir bunun tanımını bile bilmiyorlardı… Oh olsun(!)du onlara… Oysaki, “Psikolojik Rehberlik” aileden, okuldan ve çevreden gelen sebeplerle oluşan topluma intibak edememekten doğan problemlere çare ve çözümler arama idi. “Psikolog Kılavuz” ise sahasında ihtisas yapmış profesyonel bir psikolog idi. İşte bunları ve buna benzer ilimleri bilemedikleri için mesleklerinden olmuşlardı… Okullarda onlara ihtiyaç da yoktu zaten…
 
Dinleri imanları bilimsellik ile öğrencilerine koruyucu önleyici ruh sağlığı hizmeti sunmak olan “bu elemanlar”öğrencilerin manevi danışmanlık ihtiyaçlarını karşılamadaki yetersizlikleri nedeniyle kapsama alanı dışında bırakılıvermişti… ve toplumsal barışın gelmesi çok yakındı artık…
 
İsmini vermek istemeyen bir eleman’dan..
YAZAR BİLGİSİ
Rehberlik Servisi
YORUMLAR