Gerçekten Sevimliler mi?

16.12.2016
1.136
Gerçekten Sevimliler mi?

Gerçekten sevimliler mi?

Bilişim dünyasındaki hızlı gelişmeler ile birlikte hayatımızın her parçasını teknolojik aletler doldurmaya başladı. Bunların başında da görsel olarak bizi etkileyen makineler bulunmakta. Televizyon, bilgisayar, cep telefonları artık hayatımızın vazgeçilmezleri arasında. Bizim farkında olmadan bağımlı olduğumuz bu bilişim teknolojisi ürünlerinde zamanımızın büyük bir bölümünü bir konfeti gibi saçmaktayız.

Doğallığını kaybetmiş olan hayatımızda belki de en çok değer verdiğimiz varlık çocuklardır. Çocuklarda bu dönem dünyasına ayak uydurup televizyon, internet bağımlısı olarak büyümekte, sorgulamaktan, düşünmekten, araştırmaktan uzaklaşmakta ve daha çok saldırgan, arkadaşlarıyla uyumsuz, davranışsal problemleri olan bireyler olarak yetişmektedirler. Bunun bir çok nedeni olabilir fakat araştırmalarda belirtilen 20 yıl öncesine göre 20 yıl sonrası insanının tembel, saldırgan, davranış problemlerinin daha fazla artmasının temel sebebi ne olabilir? Bu büyük değişimin altında yatan sebepler nelerdir? Bunların elbette ki birçok nedeni bulunmaktadır. Fakat benim öncelikle belirtmek istediğim ve bu konuda ailelerin bilinçlenmesini istediğim konu çizgi film, animasyon vb çocukların daha fazla izlemekte olduğu programların etkisi olacaktır.

Günümüz çocuklarının en fazla izlemekten zevk aldığı ve artık internetin yaygınlığı nedeniyle belirli saatlerle sınırlı kalmayıp bütün zamanını izleyerek geçirmiş olduğu çizgi filmler, içindeki karakterler gerçekten göründükleri kadar sevimli ve tatlı mı? Tom’un, Jerry’nin, Bugs Bunny’nin, Tazmanya Canavarı’nın(belki bunu konu dışı bırakabiliriz) sevimsiz olduğunu söylesek sanırım yazının devamını kimse okumaz. Fakat psikolojide kullanılan savunma mekanizmalarından biri olan karşıt tepki geliştirmede birey sevdiği hoşlandığı birine senden nefret ediyorum ya da nefret ettiği birine ah canım bugün ne kadar güzelsin diyerek tepkide bulunmaktadır. Aynı bu şekilde çizgi filmlerde, hoş olmayan davranışlar çocuklara sevimli karakterler aracılığıyla kazandırılmakta, hem de hiç fark ettirilmeden. Fark eden tek yer ise davranışlarımıza yol gösteren bilinçdışımız, onunda biz farkında değiliz.

Tom bir bölümde 8 kez ölür geri gelir, çocuklar kendilerinin de ölümsüz olduğunu düşünür. Çakal Willy bölüm içerisinde Road Runner’ı yakalamak için defalarca kaya altında kalır, yüksekten düşer, elinde dinamit patlar ama en sonunda geri döner hiçbir şey olmamış gibi, çocuklarda kendilerinin böyle durumlarda yara almadan hayatına devam edeceğini düşünür. Bugs Bunny herhangi bir şeye ihtiyaç  duyduğunda elini ekrandan dışarı çıkarması yeterli aletin önüne gelmesi için, dağ başında aniden dinamit ve birçok havucu rahatça bulup Karavana Sam i havaya uçurabilir. Fakat burada dikkat edilmesi gereken yön gerekli olan tüm malzemeyi bir hamlede, hiçbir çaba harcamadan elde eden çizgi film kahramanlarımızı örnek alarak bilinçaltlarına gönderilmiş olan kodlarla miskin, tembel ,koltuk başında yosun tutmuş hayattan kopmuş şekilde televizyon başında hayatını devam ettiren çocuklarımızın da bu alışkanlıkları istemeden, bilmeden ya da başka bir sebeple kazanıyor olmasıdır.

Güncel çizgi filmler arasında çocukları en fazla etkileyen filmler hiç kuşkusuz içinde şiddet, saldırganlık içeren filmler olmuştur. Ben 10, Beyblade, Digimon, Pokemon, Batman ve diğer filmler… Çocuklar dayak yemelerine rağmen hiçbir şey yokmuş gibi diğer bölümde karşılarına tekrar çıkan kahramanları gerçek yaşamına aktararak okulda, sokakta arkadaşına vurduğunda canının acımayacağını düşünmekte ve her faydasız davranış gibi hayatına çok kolay transfer edebilmektedir. Bilişsel seviyesinin henüz bu durumu anlayabilecek olgunlukta olmamasından dolayı kolaylıkla seçmiş olduğu karaktere bürünerek bir unvan maçına çıkması her gün sıkça yaşanmakta olan bir durum.

Ünlü şirketler bile reklamlarında satış gelirlerini arttırabilmek için çizgi film karakterlerini kullanmaya başladıklarını görmekteyiz. Burger King, Mc Donalds bir menü alana Buz devri ya da Shrek gibi sevilen filmlerin karakterlerini hediye vermekte, bir sigorta şirketi sevimli kahramanlar ekibini kullanarak sigortanızı bizden yapın çizgi film karakterleri gibi ölümsüz olun demekte. Okul çantası, kalemler, silgiler, ayakkabılar, t-shirtler, diş macunları… Hayatımızın her yerinde bu sevimli yaratıklar  profesyonelce kullanılarak onların sevimliliği sayesinde bilinçaltımıza içinde çizgi film karakteri varsa rahat ol mesajı gönderilmektedir.

Tarzan’ın neredeyse çıplak gezmesi, külkedisinin eve gece yarısından sonra gelmesi, pinokyo nun yalan söylemesi, batman in saatte 300 km hızla araba sürmesi, Temel Reis’in dövmesi ve ağzından piposunun düşmemesi bilinçli olmasa da olumsuz model almaya oldukça açık mesajlardır.

Bu yazıyı yazma amacım çizgi filmleri kötülemek, tamamen olumsuz davranışlar kazandırdığını anlatmak yerine sakıncalarını belirterek bu konuda alınabilecek önlemlerle ilgili bir ön fikir sahibi olunması gerektiğini belirtmek istememdi. Pekala çizgi filmlerden çocuk renkleri, sayıları, paylaşmayı, sevgiyi öğrenebilir.

Fakat sevimli gördüğümüz, içinden hiçbir olumsuzluğun çıkmayacağını düşündüğümüz bir filminde görünmeyen etkilerinin olabileceğinin farkında olmamız gerekmektedir. Şimdi bir daha düşünün ve karar verin: Gerçekten göründükleri kadar masum, şirin ve sevimliler mi?

Fatih PULAT
Psikolojik Danışman

YAZAR BİLGİSİ
Rehberlik Servisi
YORUMLAR
  1. hasan aksoy dedi ki:

    çok ince ve dikkat edilmesi gereken bir mevzu…

    ancak aileler ve öğretmenler dikkat etmiyor maalesef.. hatta bizim de dikkat etmediğimiz durumlar olabiliyor ki güzel ve eğitici diye düşündüğümüz ve genelde 10 da 9 doğru ama 1 tane yanlış içerik veren yayınlar çok oluyor ki o 1 tane yanlış kendi öğrettiği 9 doğruyu da önceden öğrendiği başka doğruları da silip götürebiliyor..

    aman ne olacak dememek lazım…

  2. Yağmur Cenan Boyacı dedi ki:

    Öncelikle ben bu konuda bu bakış açısını tamamen doğru bulmadığımı söylemeliyim. Şöyle ki bu çizgi filmleri izleyen her çocukta bu tarz davranışlar gerçekleşmiyorsa bu farkı sağlayan husus nedir? Çizgi filmlerin, medya eserlerinin içeriğine bu kadar takılmaktansa bana kalırsa asıl bu ürünlerin ne amaçla kullanıldığı ve bu ürünlere ne amaçla başvurulduğu önemlidir.

    Bahsedilen çizgi filmlerin yüzde doksanını çocukluğumda izlemiş biri olarak bende neden bu etkiler görülmedi? Ben özel yetenekli miyim, dahi miyim, harika çocuk muyum? Hayır, alakası yok. Çünkü biz bunları izlerken belli bir bilinçle izliyorduk, çizgi filme teslim edilmiyorduk. Oyuncaklarımızla oynarken verdiğimiz düşünsel uğraşı çizgi film izlerken de veriyorduk, çünkü ailemiz bizi buna teşvik ediyordu! İzlediklerimiz hakkında konuşuyor, tartışıyor, taklit ediyor, hoşumuza giden sahnelerdeki replikleri tekrar edip gülüyorduk.

    Çizgi filmlerin tek amacı çocuklara bir şeyler öğretmek değildir! Ben bu anlayışa karşı çıkıyorum, çünkü didaktik çizgi filmlerin hiçbirini gerçekçi, samimi bulmuyorum! Çocukların ailelerinden edinmeleri gereken pek çok şeyin kolaya kaçarak çizgi filmlerle öğretilmesini de doğru bulmuyorum. Teşekkür etmek, özür dilemek, rica etmek, yalan söylememek, doğruyu söylemek, sözünü tutmak, yardım etmek, temizlik yapmak vs. davranışları kazandıracak birincil ürün çizgi film değil, ailedir. Fakat ailelerin o kadar işine geliyor ki çocuğu Pepee’nin, Niloya’nın karşısına bırakmak daha kolay geliyor.

    Çizgi film bir sanat işidir, sanatını icra eden kişi her türlü özgürlüğe sahiptir. Tazmanya Canavarı’na çevresinde hızla dönerek her şeyi yiyip yutma özelliğini de verir, Road Runner’a havada dursa da sırf yerçekimini bilmediği için yere düşmeme özelliğini de verir. Çünkü çizgi film bir sanattır, tıpkı masallar gibi imkansız olanlar gerçekleşir. Burada da çizgi filmi suçlamak bana kalırsa yine kolaya kaçmak. Yüzyıllardır insanlar çizgi filmleri bilmiyordu, ama bunun yerine çocuklarına masallar anlatıyor, o dönemde ayıplı bulunan tiyatroları gizli gizli izliyor (Biz şu an o eserlerin pek çoğunu kapalı gişe izliyoruz.), şimdi dünya klasiği dediğimiz pek çok eseri yasaklı diye yakıyordu. Bir eser tek başına tehlikeli değildir, o eseri nasıl kullanacağınızı bilmezseniz Ömer Seyfettin’in Diyet kitabı Naber cınım diyen Bugs Bunny’den daha tehlikelidir.

    Aileler nasıl birlikte kitap okuyor, birlikte oyun oynuyor, sohbet ediyorsa çocuklarıyla birlikte izleyecekler. İzlemekle kalmayıp eser hakkında tartışacaklar. Bu tehlikeli, şu subliminal diye karalayarak sansür zihniyetini desteklersiniz. Ateş de bir zamanlar tehlikeliydi, mühim olan nasıl kullanacağınızı anlamaktır…