12. Sınıf Gerçeği: Günde 4 Saat Ders Çalışmak Neden Bir Efsane?

22.12.2025
3
12. Sınıf Gerçeği: Günde 4 Saat Ders Çalışmak Neden Bir Efsane?

 

Sınav yılı…

Türkiye’deki her öğrenci, veli ve eğitimci için bu iki kelime, “12. sınıf” ile birleştiğinde, devasa bir maratonun başlangıç düdüğünü ifade eder. Bu maratonda öğrencilerden beklenen tek bir şey vardır: Çalışmak, daha çok çalışmak ve hedefe ulaşmak. Peki, bu süreçte gözden kaçırdığımız, belki de bilerek görmezden geldiğimiz acı bir gerçek yok mu?

Geçenlerde sosyal medyada dolaşan bir görsel, bu gerçeği yüzümüze çarpıyor: “Mesaisi en ağır olan grup 12. sınıftır.”

Bu, bir abartı değil, basit bir matematik hesabıdır. Gelin, bu “ağır mesainin” dökümünü yapalım.

 

Görünmez Mesai: 12. Sınıf Öğrencisinin Bir Günü

 

Öğrencilerimizden bahsederken, onların sabah 8’den öğlen 3’e kadar okulda olan ve sonrasında tüm zamanı kendilerine ait olan bireyler olduğunu varsayıyoruz. Bu, 12. sınıf için geçerli bir senaryo değil.

Bir öğrencinin gününü düşünelim:

  1. Okul (08:00 – 15:00/16:00): Günün zaten 7-8 saati, ders dinleyerek, teneffüslerde arkadaşlarının çözdüğü sorulara göz atarak, yani sürekli bir zihinsel aktivite içinde geçiyor.
  2. Yol ve Geçiş (16:00 – 17:00): Okul biter bitmez, bir sonraki “vardiya” için yola çıkılır.
  3. Kurs / Etüt Merkezi (17:00 – 20:00): YKS hazırlık sürecinin “olmazsa olmazı” olarak görülen kurslar başlar. Burada 3-4 saat daha ders dinlenir, deneme çözülür.
  4. Eve Dönüş (20:00 – 21:00): Günün ikinci mesaisi de biter ve öğrenci nihayet evine doğru yola çıkar.

Görseldeki tespitte olduğu gibi, birçok öğrenci evine saat 20:00-21:00 sularında varıyor. Bu, 12-13 saatlik kesintisiz bir “iş” günüdür.

 

“Yemek ve Dinlenme” Lüks mü?

 

Eve 21:00’de giren bir gençten ne bekliyoruz? Hemen yemeğini yiyip, ailesiyle belki 10 dakika sohbet edip, saat 21:30’da odasına kapanmasını mı?

Yemek, duş almak, biraz dinlenmek, ailesiyle iki kelime konuşmak, kısacası “insani ihtiyaçlar” giderildiğinde saat çoktan 22:00’yi bulmuş oluyor.

İşte tam bu noktada, o meşhur tavsiye devreye giriyor: “E hadi, şimdi de en az 4 saat ders çalış.”

 

4 Saat Efsanesi ve Tükenmişlik Sendromu

 

Zihinsel ve fiziksel olarak günün sonuna gelmiş bir gence “4 saat daha çalış” demek, sadece gerçekçi olmamakla kalmaz, aynı zamanda acımasızcadır.

Görseldeki en can alıcı nokta da bu: Öğrencilerin okulda veya kursta buldukları boşluklarda (teneffüs, öğle arası) ders çalışmaya çalıştıkları o 2-3 saatlik “kırıntı” zamanlar… Bu, verimli bir çalışma değil, bir “hayatta kalma” çabasıdır. Öğrenci, programına uyamadığı için kendini suçlu hisseder, ancak programın kendisi zaten imkansızı istemektedir.

Biz bu öğrenciden gece 10’dan sabah 2’ye kadar çalışmasını istediğimizde, aslında ondan uyku, sağlık ve zihinsel berraklık feda etmesini istiyoruz. Sonuç?

  • Düşük verim (yorgun zihinle okuduğunu anlamama).
  • Kronik yorgunluk ve stres.
  • “Çok çalışıyorum ama olmuyor” hissi ve motivasyon kaybı.
  • Kaçınılmaz tükenmişlik (burnout).

 

Çözüm: “Tanımak” ve “Anlamak”

 

“Lütfen öğrencilerinizi tanımadan, anlamadan ve zaman planlaması yapmadan ders programı oluşturmayın.”

Sistem, öğrencilere “süre” odaklı bir baskı kuruyor. “Günde 8 saat çalışmalısın,” “400 soru çözmelisin.” Oysa başarı, sürede değil, stratejide gizlidir.

Peki, ne yapmalı?

  1. Gerçekçi Zaman Denetimi: Önce öğrencinin gerçek programını masaya yatırın. Okul, kurs, yol, yemek, dinlenme… Geriye gerçekten ne kadar zaman kalıyor? Belki de bu zaman 4 saat değil, sadece 90 dakikadır.
  2. Kalite > Nicelik: Kalan o 90 dakikayı nasıl “kaliteli” hale getirebiliriz? Belki 30 dakikalık üç Pomodoro seansı (25 dk ders + 5 dk mola), gece yarısına kadar yorgun argın çalışılan 3 saatten çok daha verimlidir.
  3. Dinlenmeyi Planlamak: Ders programına “dinlenme” ve “uyku” saatlerini de yazın. Dinlenmek, kayıp zaman değil, öğrenilen bilginin beyne yerleşmesi için zorunlu bir ihtiyaçtır.
  4. Boşlukları Değil, Anları Değerlendirmek: Yoldaki 30 dakikayı “deneme çözmek” için değil, belki “kelime ezber kartlarına bakmak” veya “bir konunun sesli özetini dinlemek” gibi daha az yorucu ama etkili aktiviteler için planlayın.
  5. Sınav bir maratondur. Ve hiçbir maraton, son 100 metresinde deli gibi depar atarak kazanılmaz. Bu bir dayanıklılık, strateji ve en önemlisi “kendini tanıma” yarışıdır.

Öğrencilerimize daha fazla saat dayatmak yerine, onlara sahip oldukları kısıtlı zamanı en verimli nasıl kullanacaklarını öğretmeliyiz. Başarı, tükenerek değil, akıllıca planlayarak gelir.

YAZAR BİLGİSİ
Psikolojik danışman ve rehber öğretmen 2004 erzurum pdr mezunu 2007 bahçeşehir üniversitesi eğitim yönetimi yüksek lisans çeşitli özel ve kamu kurumlarında (dershane, üniversite, ilkokul, ortaokul, lise, meslek lisesi) rehber öğretmen olarak çalıştım halen sınavlı bir devlet anadolu lisesinde rehber öğretmen olarak görev yapıyorum, rehber öğretmen olarak emekli olmak kariyer hedefim. öğrencilere kariyer belirleme ve sınavlar konusunda yardımcı olmaya çalışıyorum. bir erkek ve bir kız babasıyım
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.