Postmodernizm’in tanımı, psikolojiye ve kişilik kuramlarına olan yansıması – II

22.05.2017
2.843
Postmodernizm’in tanımı, psikolojiye ve kişilik kuramlarına olan yansıması – II


POSTMODERNİZM’ İN TANIMI, PSİKOLOJİYE VE KİŞİLİK KURAMLARINA OLAN YANSIMASI – 2

Modern psikolojide hastanın sağlıklı bir ruh haline kavuşabilmesi için daha nesnel bir bakış açısına sahip olması gerektiği varsayımı vardır. Bu varsayım, postmodernizmin temel inancına taban tabana zıttır. Postmodernizme göre nesnelliğin tek bir tanımı yoktur. Herkesin bir hikayesi vardır ve herkes o hikayede en doğru, en iyi olan kişidir, bir diğer deyişle herkes kendi hayatının kahramanıdır.

Psikoterapistin, danışanı için kurguladığu hikaye danışanın mevcut hikayesinden daha iyidir şeklinde bir yargı söz konusu değildir çünkü bir başkasının hikayesi ancak onun bulunduğu yaşam koşullarıyla ve çevresindeki uyaranlarla değerlendirilebilir. Psikoterapistlerin danışanın dünyasına girmek için ön koşulları danışanın penceresinden yaşama bakabilme becerisine sahip olmaktır.  Farklı düşünce yapısındaki insanların aynı uzmandan yardım almalarının temel nedeni de budur; psikoterapistin farklılığı onaylaması, bir danışanın iç dünyasından diğer danışanın iç dünyasına ve dolayısıyla farklı değer yargılarına geçiş yapabilmesidir. Bu nedenle, en son gelişen sosyal bilim dallarından biri olan psikoloji, postmodernizm akımından en çok etkilenen ve dolayısıyla en çok özdeşleşen bir bilim dalı haline gelmiştir.

Postmodernizm, tek bir “birey” tanımına karşıdır. Bir kişi düşünün, iş hayatında sinirli bir işveren, evde anlayışlı ve sevecen bir anne, hafta sonları gittiği spor kulübünde herkesi uzlaştıran, ılımlı bir takım arkadaşı, babasının yanında başı önüne eğik sessiz bir evlat… Birden çok tanıma sahip olmak demek değil midir bu? Şimdi bu kişiye “Sen kimsin?” deseniz, “neye göre?” cevabını almaz mısınız? Bu bireye “anlayışlı mısınız” dense şüphesiz ki “hangi ortamda, kimlere karşı” gibi birçok soruyla karşılaşabilirsiniz. Veya “bugün hiç kendi gibi değildi” cümlesini bu kişi hakkında kurmak ne kadar doğru olabilir? Birden çok kişiliği tek bir kişi barındırıyorsa eğer  bu kişide tutarlı olma endişesinin hiç olmaması beklenen bir durumdur.

Gündelik yaşamdan da kişilerin aslında birden çok kişiliğe sahip olduğunu gözlemlemek mümkündür. Gece alarm kurup, saati odanın en uzak noktasına bırakan “bilinçli gece kişiliği” iken sabah uyanmamak için direnen de “tembel sabah kişiliğidir”. Kişinin çok gergin ve sinirli bir anında annesi ya da babası telefonla aradığında sakin bir ses tonuyla konuşmsı da postmodern psikolojinin anlatmak istediği konunun en temel örneklerinden biridir.

Günümüzde birçok sosyolog, yaşamın önemli bir kısmının rol yapmaktan, kalanının ise izlenim yönetiminden oluştuğunu söyler. (ABD’li sosyolog Erving Goffman ile birlikte anılan bir düşünce şeklidir. Bu düşünceye göre; insanlar, başkalarının kendileri hakkındaki izlenimlerini, başka insanlarla bir araya geldiklerinde neyi ortaya döküp neyi gizleyeceklerini seçerek, “yönetirler” ya da denetlerler.) Rol yapmak ve izlenim yönetimi de postmodernizin kişilik kuramları üstündeki etkisini destekler niteliktedir.

Swathmore Koleji’ nde Psikoloji profesörü olan Kenneth Gergen postmodern psikolojiyi en iyi tanımlayanlardan biridir. İlk başlarda kendi öğrencilerinden dahi çok büyük tepki aldığını anlatan Gergen, bunun çok doğal bir tepki olduğunu, çünkü “tek kişilik” inancının kültürlere derinden işlediğini ve böylesine kemikleşmiş bir kavramdan kopmanın, ondan vazgeçmenin o kadar da kolay olmadığı söyler. Bu süreçte bir grup danışman ve terapist de böyle düşünmeye başlar. “Her ilişkide yeni bir “kendi” üretilir aslında” der bu düşünceyi savunanlar ve eklerler; yeni bir arkadaşlıkta, yeni bir aşkta, yeni bir işte… Sonra başka yeni arkadaşlıklarda, aşkta, iş hayatında… Bu döngü böyle sürer gider. Gözümüzü kendi içimize çevirdiğimiz andan itibaren “kendi” bölünmeye başlamıştır; aradığımız + bulduğumuzu sandığımız + ortama göre ortaya çıkardığımız +… Bu sürüp gider…

Gergen’ in düşüncelerine en ilginç destek bilincin işleyişini inceleyen biyologlardan gelmiştir. Beyindeki gri maddeyi incelediklerinde “kendi” denilebilecek hiçbir nokta bulunamamıştır…

Michigan Üniversitesi’ nde Psikoloji Profesörü olan Hazel Rose Marcus da “biricik” bir kişilik tanımının mümkün olmadığını söyler. Japonya’ ya yaptığı geziden sonra bir sosyal psikolog olarak yaşamının her yönüyle değiştiğini anlatan Marcus, “sen kimsin?” sorusuna batı kültürlerinde bireyselliğin oldukça baskın olduğu  bir tanımın duyulması neredeyse kesin bir durumken, Japonya’ da sosyal gruplar olmadan kişilik tanımının mümkün olmadığını anladığını söyler.

Postmodernizmin bireysellikten kaçış olduğu hatırlanırsa şöyle bir kanıya varılabileceği düşünülmektedir; batı kültürlerinin postmodernizm diye tanımladığı şey doğuda  yüzyıllardır süre gelen kültürlerin en sağlam parçasıdır. Nihayetinde postmodernizm bir keşif değil, bireysellikten kurtulma çabasıyla yanıp tutuşan, bir çözüm yolu bulma sevdasıyla bireyselliği geri plana iten kültürlerin özümsenip isimlendirilmiş halidir.

 

Bingül UZEL
Uzm. Psikolojik Danışman
bingul_1986@hotmail.com

YAZAR BİLGİSİ
Rehberlik Servisi
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.